Erasmus Günlükleri: Eve dönüş

Döneli yaklaşık bir buçuk ay oldu, beş kere yazmaya başlamış her seferinde vazgeçmiş taslak olarak kaydetmişim. Belki bu kez başarırım haydi bismiiiil.


Döndüğümden beri yaklaşık on gün İstanbul'un ve arkadaşlarımla tekrar görüşmenin tadını çıkardım, beş gün İzmir'e üç gün iş için Moskova'ya, üç gün Avşa'ya tatile gittim. Döndüğümde kardeşim benim evimden taşınmıştı, iki gün boyunca sadece temizlik yaptım, iki hafta önce tam altı aydan sonra tekrar işe başladım!


Hiçbir şey her zamanki gibi korktuğum gibi olmadı. Eski sevgilimle yaşadığım için aynı evde yalnız başıma yaşayacak olmanın üzüntü vereceğini düşünmüştüm ama tek hissettiğim evimi ne kadar özlediğimdi. Döndüğüm ilk andan itibaren harika hissediyorum, çalışmayı bile özlemişim. İçimde tuhaf bir tatmin var. Ergen zamanlarım gibi heyecanlı heyecanlı anlatmıyorum belki, kendime saklayabiliyorum artık. Şu ara dibine kadar hissediyorum  tatmin ve mutluluğu. Belki de yeniliğin verdiği bir tatmindir bu. Ne kadar sürer bilemiyorum.


Beş ay yurt dışında yaşadım. Çok heyecan verici değildi, çok tatminkardı sadece. Hayatımda hiç bu kadar özgür hissetmemiştim, dönüp baktığımda çok boş vaktim vardı, çok şey yapabilirdim desem de, belki de yapsaydım bu kadar özgür hissedemezdim diyip yaşadıklarımı olduğu gibi kabulleniyorum.
                           

Almanya'nın yaşadığım tarafları için söyleyebilirim ki, her şey istenilen düzeyde mükemmel. Abartı yok, gösteriş yok lakin tüm uygulamalar hayatı kolaylaştırır nitelikte.


Berlin ise Avrupa'da gördüğüm şehirler içerisinde en yaşanılası şehir. Vuruldum!
İnsanı boğmayan bir kozmopolitliği var, hayat var, aşk var, yalnızlık, neşe, heyecan, huzur, melankoli... Her şeyi hissediyorsun o şehirde.

Kültürel aktivitesi bol, festivalleri bitmiyor. Sayısız gece kulübü var, insanlar cuma- pazar arası aralıksız gece kulüplerinde takılıyorlar nerdeyse. Alkol ucuz. Gece kulübüne topuklu ayakkabı, abiye kıyafet ya da pür makyaj ile gitmek zorunda da değilsin. Kendin gibi olup gerçekten eğlenebiliyorsun. Batı Avrupa başkentlerine göre çok daha ucuz, ulaşım 7/24 nerdeyse mükemmel dakiklik ile devam ediyor, öğrenci kartınla aynı eyalet içindeki tüm şehirlere gitmek ve şehir içi ulaşım ücretsiz.


Bunlar pratikteki avantajları ama yetmiyor açıklamaya. Şehre girdiğim ilk andan itibaren hissettiğim özgürlüktür belki tüm büyüsü. Kimsenin sana karışmadığı bir yerde, gün batımını izleyip bira içince mutlu olmak için başka hiçbir şeye ihtiyacı yokmuş gibi hissediyor insan.


Ufkum açıldı okurcum. İnsan gibi yaşamak ne demek görmüş oldum. Burada herkes paranın derdine düşmüş çünkü herkes rahat yaşamak istiyor ve konfor anca lüks ile mümkün. Oysa öncelikle olarak devletin sağladığı hizmetler konforlu olsa lükse ihtiyacımız olmadığını da görürüz. Lüks yaşamak uğruna şimdiki zamandan da çalmayız belki.

                           


Hayatımı gözden geçirdim. Ben değiştim hayatım da aynı kalamazdı elbette.
Bundan sonra kendime daha çok zaman ve para harcamaya karar verdim. İçi değil dışa yatırım yapacağız bir süre. Sosyalleşme kavramımı acil olarak değiştirmem lazım. Almanya'dan önceki hayatıma baktığımda, sosyalleşmelerim genelde iş çıkışı yemek ve birkaç kadeh bir şey içki içmekten öteye gidememiş. Konuşmaktan başka paylaşabildiğimiz değişik anılar biriktirmek istiyorum sevdiğim insanlarla.


Sosyal medya başında daha az vakit geçirme kararı aldım ve geldiğimden beri de son derece uygulamaya çalışıyorum. Geldiğimden beri başından üşenip de ertelediğim bir iş olmadı henüz. Bu beni ruhen inanılmaz rahatlatıyor. Ertelemek meğer insanı ne kadar tüketiyormuş!

Tez yazmak için haftada bir gün izin aldım iş yerinden. Artık dört tam iş günüm, üç tatil günüm var.
Sanırım beni en çok mutlu eden şey bu oldu. Ne para, ne statü. Kendime ait zaman yaratabilmek beni en çok mutlu eden şey! Önceliklerimi buna göre belirleyeceğim bundan sonra.




Daha anlatacak o kadar şey var ki...

Yazamamın sebebi de buydu, asla bitiremiyorum, asla tüm düşüncelerimi bir yazıda toplayamıyorum.

Devamı gelecek.

T.